1 Mayıs İşçi Bayramı Kutlu Olsun

Per, 05/01/2025 - 09:53 tarihinde egitimisankara tarafından gönderildi

BİRLEŞEREK, BİRLİKTE MÜCADELE EDEREK EMEĞİN HAKLARINI KAZANACAĞIZ!

Bu yıl, işçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs, Türkiye'de bir bayram olmaktan her zamankinden daha uzaktadır.

Yanlış ekonomi politikalarında ısrar edilmesiyle birlikte, emeğin değeri gün geçtikçe daha da azaltılmış, ekonomik kriz emekçileri nefes alamaz hale getirmiştir. İktidar yanlıları için şahlanan ekonomide, işçi ve emekçinin payına düşen yalnızca zam, zulüm ve yoksulluktur.

Orta sınıf neredeyse yok olmuş, çalışanların çoğu asgari ücrete mahkum edilmiştir. Zengin ile yoksul arasındaki uçurum tarihinin en geniş boyutlarına ulaşmış, gelir adaletsizliği zirve yapmıştır.

TÜİK verilerine göre, Türkiye'de çalışabilir yaş aralığındaki 65 milyon 926 bin kişiden yalnızca 35 milyon 733 bini işgücü hayatına katılabilmektedir. Kadınların cinsiyetçi işbölümü nedeniyle emek piyasasına dahil olamaması bu durumun temel nedenidir.

2024 yılı için dar tanımlı işsizlik oranı %8,7 olarak açıklanırken, geniş tanımlı işsizlik oranı %26,7'ye ulaşmıştır. Dar tanımlı işsizlik oranı, kamuoyunu aldatmaktan başka bir amaca hizmet etmemektedir.

Üstelik, iş bulma ümidini kaybeden emekçi sayısı 2023 yılında 1 milyon 804 binken, 2024 yılında 2 milyon 171 bine yükselmiştir. Bu artış, ülkede işsizliğin kalıcılaştığını göstermektedir.

"Ev genci" olarak adlandırılan ve ne eğitimde ne istihdamda olan 15-24 yaş arasındaki gençlerin sayısı 2024'te 2 milyon 679 bine, 15-29 yaş arası içinse 4 milyon 676 bine ulaşmıştır. OECD ülkeleri arasında bu oranlarla Türkiye ilk sıradadır.

Emek sömürüsünün en net yaşandığı kayıt dışı istihdam oranında da Türkiye, %27,31 ile Avrupa birincisidir. Yani emek sömürüsüne en çok imkan sunan ülke konumundadır.

TÜİK'in açıkladığı gerçek dışı enflasyon verileriyle belirlenen 22.104 TL asgari ücret, emekçileri daha da derin bir yoksulluğa mahkum etmektedir. . Birleşik Kamu-İş tarafından açıklanan ve asgari ücret olarak belirlenmesi gereken yoksulluk sınırı ile emekçi; 1 saatlik emeği ile 145 ekmek alınabiliyorken şu anki asgari ücretle 1 saatlik emeğin karşılığında sadece 10 ekmek alabilmektedir. 2014 yılında asgari ücret 6 çeyrek altına denk gelirken şu anki asgari ücret 3 çeyrek altına denk gelmektedir. 

Tüm bu veriler, ülkede emekçinin her gün düşen satın alma gücüyle daha da yoksullaştığını gözler önüne sermektedir.

Türkiye'de 16 milyon 864 bin 733 işçinin yalnızca %14'ü sendikalıdır. Özel sektördeki sendikalaşma oranı ise %7,15 gibi son derece düşük bir seviyededir. Emekçilerin örgütlenmesi sistemli olarak engellenmektedir.

T.N. Rotta ve R. Kumar tarafından yapılan uluslararası çalışmaya göre Türkiye, emek sömürüsü açısından incelenen 43 ülke arasında ikinci sırada yer almaktadır. Son yıllarda yaşanan ekonomik bunalımla birlikte bu durum daha da vahim bir hal almıştır.

Ev sahibi olmak artık piyango kazanmak kadar zordur; kiralar, dünün ev taksitlerini katlamıştır. Pazarlarda sebze-meyve tanelik satılır olmuş, marketlerde temel gıda maddelerindeki artışa etiketler yetişemez hale gelmiştir.

Bu ağır yoksullaşma ortamında, tüm kamu emekçileri gibi biz eğitim emekçileri de hayatta kalmaya çalışmaktayız.

Eğitim emekçileri geçinememektedir!

Borçla ay sonunu getirmeye çalışmakta, kredi kartlarıyla yaşamaya çalışırken borç kıskacına düşmektedirler. Sarı sendikalarla yapılan, tiyatroya dönüşen toplu görüşmeler sonucunda soğan fiyatı kadar bile maaş artışı sağlanamamaktadır. Liyakatsiz yöneticilerin baskıları altında ezilmekte, laik, çağdaş ve kamusal eğitim verme ideallerinden uzaklaştırılmaktadırlar. Sözleşmeli, ücretli, kadrolu ayrımıyla zaten bölünmüş olan eğitim emekçileri, ÖMK garabetiyle yeniden ayrıştırılmaktadır.

Sonuçta; ülkede işgücü piyasasında çok sayıda emekçi işsiz bırakılıyor, gençler iş bulamama endişesiyle büyük oranda da gelecek kaygısıyla umutsuzluğa sürükleniyor, emeğin çok büyük bir bölümü kayıt dışı çalıştırılarak emek sömürünün en acımasız halleriyle mücadele etmek zorunda bırakılıyor, asgari ücretliler, TÜİK tarafından açıklanan gerçek dışı enflasyon rakamları ile sömürülmeye, yoksullaştırılmaya devam ediliyor. Patronlar ise bu sürecin zarar görmemesi için emekçilerin sendikalaşma haklarına yaptıkları mobbing ile engeller getirerek sendikaları güçsüzleştirmek ve emekçilerin örgütlenmesini engellenmek istiyor. 

Bu böyle devam edemez, etmeyecektir!

Bu değersizleştirmeyi kabul etmiyoruz!

TÖS ve TÖB-DER'den devraldığımız mücadele ruhuyla yürüyen, eğitim emekçisinin hakları ve itibari için taviz vermeden savaşan Eğitim-İş olarak, tüm eğitim emekçilerine çağrı yapıyoruz:

Gün, haklarımız için omuz omuza verme günü! Gün, egemenlere Fakir Baykurt'un dediği gibi ders verme günü! Öğrencilerimize öğrettiğimiz gibi, haksızlık karşısında susmamanın önemini, bugün kendi hayatlarımızda da göstermenin vaktidir.

Gelin, safları sıklaştıralım!

Tüm emek sınıfının 1 Mayıs'ını kutluyor, 1 Mayısları gerçek anlamda bir bayrama dönüştüreceğimiz günlere birlikte yürekten inanıyoruz.