Bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek olan Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifinin geri çekilmesi talebiyle Meclis önünde yapmak istediğimiz basın açıklaması, kolluk kuvvetlerince engellendi; en temel sendikal hak ve özgürlüklerden biri olan protesto hakkımız gasp edildi.
Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifine karşı Türkiye genelinde toplamış olduğumuz imzaları TBMM Başkanvekiline sunmak üzere Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Şube ve Temsilcilik Başkanlarımız ve üyelerimizler birlikte Meclis Dikmen Kapısı önünde basın açıklaması yapmak üzere toplandık. Polis müdahale tehdidinde bulundu ve çevik kuvvet tarafından itilerek Meclis önünden uzaklaştırılmak istendik.
Genel Başkanımız Kadem Özbay, Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP Milletvekilleri Süleyman Girgin, Yıldırım Kaya ve Ünal Demirtaş polis ekipleriyle görüştü. Zaman zaman gerginliklerin yaşandığı görüşmede polisler açıklamaya izin verilmeyeceğini söyledi. Anayasal bir hak olan gösteri/protesto hakkımızın gaspına yönelik bu antidemokratik baskıya, Genel Başkanımız Kadem Özbay, “Öğretmenlik Meslek Kanunu görüşülürken de mi öğretmenler Meclis’te olmayacak. Türkiye’nin dört bir yanında öğretmenlik yapan insanlar var burada. Biz açıklamamızı yapacağız” diyerek tepki gösterdi.
“Öğretmene değil, çetelere barikat”, “Öğretmene değil, tarikata barikat”, “Mustafa Kemal’in öğretmenleriyiz” sloganlarımız sık sık polis tarafından “Yapılan eylem kanuna aykırıdır. Lütfen eyleminize son veriniz” anonslarıyla bölündü.
Yaşanan arbedeye rağmen geri adım atmayarak, basın açıklamamızı yaparak eylemi sonlandırdık.
Eylem sonrası MYK üyelerimiz milletvekilleriyle birlikte topladığımız imzaları ve taleplerimizi iletmek üzere Meclis'e girdi.
Basın açıklamamız şöyle:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla ve eğitim emekçilerinden görüş alınmadan apar topar hazırlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu, bizlerin itirazlarına rağmen yine alelacele şekilde Meclis'teki komisyondan geçirilmişti. Şimdi aynı oldu-bitti taktiğini kanun teklifini Meclis'ten hızlıca geçirerek yapmaya çalışacaklar.
O yüzden bugün (Salı Günü) Meclis önünde son bir çağrı yapacağız. Eğitim-İş olarak sadece 3 günde öğretmenlerden topladığımız on binlerce imzayı teslim ederek, Meclis'tekilere "bu utanca imza atmayın" diyeceğiz. Milli Eğitim Bakanı, kanun teklifinin eğitimcilerden görüş alınarak hazırlandığını ve kanunla ilgili eğitimin paydaşlarında asgari düzeyde mutabakat olduğunu beyan etse de gerçek bunun tam tersidir. Bir teneffüs arasında hazırlanabilecek kadar basit olan 12 maddelik Öğretmenlik Meslek Kanunu'nu, yandaş sendikalar bile okullarda açıkça savunamamaktadır. Yani iktidar ve dernek maskesi takarak eğitime tebelleş olan tarikatları saymazsak, bu kanun teklifi kimsesizdir! Kamuoyuna bir müjde gibi sunulmaya çalışılan, bir teneffüs arasında bile hazırlanabilecek basitlikte olan 12 maddelik Öğretmenlik Meslek Kanunu, her şeyden önce muğlak ve çelişkilidir.
Milli Eğitim Temel Kanunu’nun bir uzmanlık mesleği diye tariflediği öğretmenlikte, uzmanlığın belirsiz kriterlerle kazanılan bir kariyer basamağı yapılmaya çalışılması kabul edilemez. Bu kanun, öğretmene öğretmen dememenin; ona yeni zorluklar çıkarmanın kanunudur.
AKP’nin kanun teklifinde, öğretmenler hakkında değerlendirme yapacak komisyonların yapısı, değerlendirme kriterleri, öğretmenlerin almak zorunda olduğu eğitim programlarının kimler tarafından hazırlanacağı ve içeriğinin ne olduğu gibi çok hayati sorular cevapsız bırakılmıştır.
AKP’nin kanun teklifi ayrıca, mevcut kanundaki öğretmenlerin Milli Eğitim Bakanlığı’nca seçilmesi gerektiği ifadesini kaldırarak, dernek maskesi takmış tarikatlara eğitimi şekillendirme konusunda yeni bir kapı aralamaya çalışmaktadır.
Kanun teklifindeki kariyer basamaklarından birinin adının “Başöğretmen” olarak belirlenmesi de kabul edilemez. Cumhuriyet kavramlarının içini boşaltmak için yapılan bu taktik de boşadır çünkü tartışmasız bir gerçek vardır: Bu ülkenin tek Başöğretmeni vardır o da Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’tür!
Özetle kanun teklifi bu haliyle, eğitim ve eğitim emekçisi için sadece daha karanlık günlerin haberini vermektedir. İktidarın öğretmenleri ayrıştırma ve öğretmenler odasını bir kez daha bölme planları, bu metinde vücut bulmuştur.
Asgari ücret bile alamayan binlerce ücretli öğretmeni, hak ettiği kadro için yıllardır bekleyen sözleşmeli öğretmenleri, atama bekleyen 1 milyona yakın öğretmen adayını, öğretmenlerin maddi, sosyal ve mesleki sorunlarını görmezden gelen bu kanun taslağı, tam olarak onu yazan ellerin zihniyetini yansıtmaktadır.
O yüzden Atatürk'ün "milletin egemenliğinin sembolü" diyerek taçlandırdığı Meclis önünden son bir kez çağrı yaparak "milletin ve ülkenin geleceğinin aleyhine bir karar almayın" diyeceğiz. Öğretmenliğin kıymetini ve öğretmenlerin emeklerini heba ettirmeyeceğiz!”